İletişim Formu

 

Karanlıktı Sabahlar

"Günaydın", diyemeyecek kadar karanlıktı sabahlar,
ve "Hoş Geldin !", diyemeyecek kadar dargındı kafalar.
Tanrı'nın bir "Selam'ına" kandığımız ufacık anlar,
ve sahte bir "Tebessümle" başlayan o sıcak yalanlar...

Herkes dostundu, herkes ahbap..!
Kuyunun dibindeyken,
Kaldır kafanı, yukarı bak..!
Sana bakan gözler göreceksin;
Bembeyaz ve parlak..!
Lakin;
Gerçek bir dostun sıcaklığından,
Ne kadar da uzaklar..!

*Sahipli

Tüm Yorumlar

İçinde Halen Daha Temiz Kalmış Bir Şeyler Saklayan Blog Sahibi "Gökhan elKhalisi" (:

Unknown
Selam Tekrar Gökkuşağının En Renkli Çocuklarına,

'Yıkılan Tabular' isimli yazı dizimizin ikinci kısmına geldik. İlk bölüme; Yıkılan Tabular : TekYön adresinden ulaşabilirsiniz. Şimdi daha fazla bekletmeden en büyük tabularımdan bir diğerini anlatmaya geçelim.


Dün gece gerçek anlamda sahip olduğum en büyük tabulardan birini yıkmayı başardım. Bu yüzden de bütün bir gece heyecan ve korku içerisinde milyon tane farklı duyguyu yaşadım. "Neydi bunun sebebi?", diyorsunuz şimdi, bilmeyenler. Hemen anlatıyorum. Benim yaklaşık 3.5 yıl kadar platonik bir aşka tutulduğumu neredeyse beni tanıyan herkes biliyordu zaten. Bu 'hetero' mu, 'gay' mi belli olmayan çocuğa bir türlü açılamadığımı da biliyordunuz. Zira aile faceimde ekli ve 20, 30 kadar ortak arkadaşa sahip olduğum biriydi. Yine de bu, ona aşık olarak geçirdiğim 3.5 yıl gerçeğini değiştirmiyordu. Şimdi burada okuyunca dile kolay geliyor. Bir insanın hayatındaki - 18 ile 21.5 yaşları arasında - dokunmadan, hissetmeden, koklamadan vs bir dünya güzel duyguyu yaşayamadan geçmiş 3.5 yıl diyorum. Sebepsiz kıskanmaları, onun bokuna kavga ettiğin insanları, yaptığın saçmalıkları vs saymıyorum bile. Neyse bunlara çok girmeyeceğim şimdi. Velhasıl kelam bilmeyenler için özetle bir çocuk vardı ve bir sene öncesine kadar ben buna 3.5 yıl platonik ve çok yoğun bir biçimde aşıktım. Artık bu duygunun körelmeye başladığı bugünlerde tamamen onu kafamdan atmam için yapmam gereken tek bir şey kalmıştı: "Ona Gay olduğumu söylemek."


Risklerin farkındaydım. Yani hoşuna gitmezse ve de homofobik bir insansa aramızdaki iletişim tamamen kopabilirdi. Kopmasını geç arkadaşlarımı, ailemi bilen bir insan. Aile faceimin duvarında sadece: "Bu çocuk Gay !", diye yazmasıyla bile, gelişecek olaylarla nasıl başa çıkabileceğimi tahmin bile edemiyorum. Yani risklerin farkındaydım; fakat artık söylemenin de zamanıydı. Şimdi:  "Bilader 3.5 yıl geçmiş aşık şekilde, son bir yıldır da unutma yoluna girmişsin. Bu kadar zaman içerisinde özellikle de aşıkken söylememişsin de şimdi affedersin götün mü kaşınıyor da söylüyorsun?", diyebilirsiniz ki haklısınız da bir yerde. O zaman hemen neden söylediğime geçeyim. Ben halen - bu kadar zaman geçmesine rağmen - aklımın ve kalbimin bir köşesinde bununla yaşıyorum. Tanıştığım her yeni insanı bilinçaltımda onunla kıyaslıyor, onu sevdiğimden daha çok sevip sevemeyeceğimi kestirmeye çalışıyorum. Hani iyice anlamanız için şöyle söyleyeyim; bırakın tüm bunları biriyle uzun süre muhabbet ettiğimde bile sanki platonik olduğum çocukla bir ilişkimiz varmış da başkasıyla konuşarak onu aldatıyormuşum hissine kapılıyordum. İşin ne kadar boka sardığını görebiliyor musunuz? Sırf bu sebeplerden birine aşık olmakta ne kadar zorlandığımı, aşık olsam da sürdürememekteki en büyük sebeplerden birinin  ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu görüyor musunuz? Yani birine platonik olmuşsunuz, üstünden bir yıl geçmiş ve siz halen onun bokuna bir başkasına aşık olamıyorsunuz. Çünkü halen kafanızda: "Ulan ya bilseydi, Gay olduğumu acaba...??", diye kurulmuş bir milyon tane hayaliniz ve fantaziniz var. Bunlar platonik aşkı yaşamamış birine çok salakça gelebilir. Fakat şunu söyleyeyim tüm samimiyetimle, Allah bir kuluna dünya üzerinde cehennemi yaşatmak isterse - psikolojik olarak - en iyi yollarından biri onu olmayacak bir platonik aşka itmesiymiş. İşte tüm bu sebeplerden dolayı artık kafamda tamamen bitirebilmek için söylemeyi kararlaştırdım. Bu benim kendi içimdeki en büyük tabulardan biriydi. Belki biriyle ilişkiye girmek düşüncesinden bile daha büyük bir tabudur bu, benim için. Hani tabu olmasını geç buna cesaret edebilmiş olmak bile koskocaman bir adımdır benim için.

Buralar zaten bazılarınızın bildiği şeylerdi. Şimdi nasıl söylediğimi merak edenlerin bölümüne geçiyorum. Dün tüm cesaretimi toplamıştım. Zaten dün söyleyememiş olsam bir daha asla söyleyebileceğime inanmıyorum. Deli cesareti gibi bir şey gelmişti çünkü. Tahmin edebileceğiniz gibi bunu yüz yüze söyleyebilecek kadar götüm(!) halen yok. Telefonda da anlatamam, sesim titrer vs. En güzeli ya internetten ya whatsapp'dan ya da sms ile anlatmaktı. Smsde de olay biraz kopuyor; yaz bekle, cevap atsın o beklesin, sen yaz felan. İnternete de çocuk çok fazla giremediği bir dönemde en mantıklı seçenek whatsapp'dı. Zira ne zaman whatsapp üzerinden yazsam 1-2 dakika içerisinde mutlaka karşılık verirdi. Bir "Selam", diyerek konuşmaya başladım ki ben onunla o ana kadar hiç bir zaman o şekilde konuşmaya başladığımı bilmem :D Benim konuşma şeklimi bilenler 'yavru', 'bebeğim' gibi kelimeleri çok fazla kullandığımı bilir ki ona karşı bunların Allah'ını kullanıyordum. Neyse Selam'ı verdikten sonra bekle babam bekle. Bir türlü cevap gelmiyor. Ben 20:12'de yazmışım, çocuk ise 20:11'de en son whatsapp'a bakmış. Hayatımdaki en tedirgin bekleyişlerimden birini yaşıyorum mk. Heyecanla karışık korkudan öleceğim sanki. Sonunda, taa 22:35'de cevap gelmiş. "Miş", diyorum çünkü bu sefer ben bir 10 dakika gecikmeyle fark ettim ve hemen klasik bir hal hatır sorma faslına geçtik. Fakat ilk defa bir türlü frekans tutturamadık; o yazıyor bekliyor bir 10-15 dakika, ben yazıyorum bekliyorum bir 10-15 dakika. Bu böyle böyle saat 23:21'e geldiğinde artık korku ve heyecan yerini biraz sinire bıraktı. Zira geçen 2 saatte halen konuya girememiştim. Cesaretim kaçacak veya ertesi güne kalacak diye endişeleniyordum. 23:21'de konuya giriş yapmaya başladım. Fakat öncesinde bir yemin ve söz almam gerekiyordu, eşeği sağlam kazığa bağlamak için. Çocuğa: "Hayatındaki en sevdiğin insan kim?", diye felan sorayım dedim ki onun üstünden yemin ettireceğim. Pat birden onun telefona bi'şeyler oldu. Whatsapp'da gönderdiğim hiç bi'şey gitmiyor buna. Artık sinir patlaması yaşıyorum ve bir yandan aklıma: "Ulan yıllardır konuşuyoruz bununla. İlk defa böyle bir şey oluyor." "Acaba", diyorum "Bunlar Tanrı'dan bir işaret mi anlatmamam için." Böyle de batıl bir insanım işte. Yani vazgeçme noktasına geleceğim neredeyse. Böyle böyle tam umutlarımı kaybetmişken ve tekrar söyleyemeyeceğim derken saat 00:02 de tekrar yazmaya başladı. İnternetinde sorun olduğunu, sürekli koptuğunu ondan dolayı bir türlü konuşamadığımızı felan söyledi. Neyse çocuğa diyorum ki: "En sevdiğin insan kim hayatında?", "Ben kimseyi sevmiyorum o kadar.", diyor ki inanıyorum da bu söylediğine. Zira çok umursamaz bir yapısı var. Bana: "Çok umursamazsın !", derler, işte o benim iki katım kadar umursamaz bir insan. "Ben kimseyi sevemiyorum", felan diyor. "Annen felan yok mu oğlum?", dedim en son. "Önemli bir şey anlatacağım yemin etmen gerekiyor", dedim "Kimseye anlatmayacağına dair." "Tamam", dedi "Yemin ederim." Neyse dedim buna da şükür :D Yemin etti en azından. Başladım buna işte benim için çok önemli bir gerçek var ve kimseye açıklamadım şimdiye kadar vs vs lafları yazmaya. Bununla benim muhabbetlerim hep çok fena bir şekilde makara geçer. Sürekli saçmalarız genelde birbirimize. Yani benim bu büyük itirafı ona belki karamsar bir şekilde yaptığımı sanıyorsunuz; fakat  ben bu makara alışkanlığından dolayı güle güle yazıyordum her şeyi ona. Haliyle tam işte: "Söyleyeceğim önemli bir şey var sana", dediğim anda: "Gay olduğunu mu söyleyeceksin?", dedi. Tüm heyecan boğazımda düğümlendi sanki. Sadece: "Yep :p", diyebildim. "Biliyorum oğlum onu, bilmediğim bir şey söyle", diye yazdı. Ben anın heyecanıyla biraz ciddiye aldım tabi bu lafını. "Nasıl biliyorsun, nerden biliyorsun mk?", felan demeye başladım. "Bilirim ben, erdim", gibi saçma cevaplar verince makaraya döndüğünü anladım. Benim gayri ciddi yapımı bildiğinden onunla böyle ciddi şeyler hiç konuşmadığımı biliyor. Bunun da kendisine atılmış bir zarf veya kafa bulma şekli olduğunu düşündü sanıyorum. "Lan yok", diyorum "Harbiden Gay'im", felan fistan. Tüm bunları güle güle yazıyorum ama. Eğer açıkladığın kişi, öncesinde defalarca eşcinsel makara muhabbeti yaptığın biriyse, Gay olduğunu açıklamanın en ironik kısmı, bir türlü onlara gerçeği konuştuğunuza inandıramamanızdır ki benim onla geçen eşcinsel şaka muhabbetlerimi ben buradaki gerçekten eşcinsel arkadaşlarımla bile yapmamışımdır. Düşünün çocuğun niye inanmadığını ve makaraya vurduğunu. "İnanmıyorsun değil mi lan?", dedim. "Siktir git, söylerken bile makara yapıosun oğlum", dedi. "Lan olm harbi söylüyorum", felan diye halen inandırmaya çalışıyorum ben. "Bunu söylemek birine ne kadar zor senin haberin var mı?", dedim. "Çok zor söyledin zaten mk :D", dedi ki haklı da zaten. Makaraya sara sara söyledim :D  Sonra biraz daha saçma muhabbet ettikten sonra, klasik: "Oğlum yine saçmaladık epey", dedi. Biz her muhabbetin sonunda böyle bir aydınlanma yaşar, saçmaladığımızın farkına varırdık. Fakat bu sefer konuştuklarımız gayet gerçekti. 'İnandım' demesine rağmen 'Yine saçmaladık' lafından sonra halen inanmadığını fark ettim. Sonunda 'yemin ettim' ben de. "Oğlum", dedim "Makara yapıyor olsam yemin de etmem değil mi?", dedim. "Kanka senden korkuyorum", demeye başladı. "Bir saat önce tanıdığın Gökhan kimse halen aynı adamım dedim." "Ama bir saat öncesinde gay değildin", dedi. "Öyleydim; ama sen bilmiyordun, diğer herkes gibi", dedim. "Erkek arkadaşın var mı?", diye sordu. Bunun peşine hani insan filmlerdeki gibi: "Hayır", dediğinde "Ben de gayim ve sana aşığım", felan demesini bekliyor :D :D Ama tabi bu kadar harika şeylerin gerçek hayatta olmayacağını, hayat bana defalarca kez gösterdiğinden sadece öyle bir düşünce olarak geçti aklımdan. "Cıks", diyebildim sadece sorusuna. "Bizim mahallede bir gay müdür var seni onunla tanıştıralım.", dedi. Baktım halen makarasında işin. Ben ne kadar ciddiyetsiz insansam o her konuda benden 2 kat beter. Zaten ona bu kadar aşık olmamın en büyük sebepleriydi bu kafa yapısı. "Oğlum", dedim "O kadar yemin ettim daha ne yapayım?", dedim "İnanman için." "Zor kanka inandıramazsın", dedi. "Ancak bir otel odasında seni bir erkekle basarsam inanırım", dedi. Sonra yine bir dünya yemin billah muhabbeti döndükten sonra tekrar: "Tamam mk, inandım", demeye başladı. Sonra da "En azından gaysin, tro değilsin kanka", dedi. *Tro'dan kasıt travesti.  "Yep; ama tanıdığım travestiler var", dedim." Dikkat et kanka", dedi. "Yok oğlum", dedim "Muhabbetleri güzel oluyor" ki gerçekten travesti arkadaşlarım da var yani. "Ne mal adamsın. Ben yatıyorum, uykum geldi kanka", dedi. "Gerizekalı", dedim. Bu Allah'a emanet ol, tro'lara dikkat et felan diye iyi geceler mesajları yazmaya başladı. Anladım, halen inanmıyor bu. "Oğlum bir dur", dedim "Gitme. Ciddi söyle bi' inandın mı?", dedim. "Evet inandım aq :)", dedi. Aslında inanmadığını bilsem de uykusu geldiğini söylediğinden ve bir gecede daha fazla şeyi belki hazmedemeyebileceğini düşünerekten "Tamam", dedim. "Kimseye söylemeyeceğine yemin ettin bak", dedim. "Tamam kanka, merak etme", dedi. "İyi geceler", dedikten sonra bitirdik. Burada bir nuans belirteceğim. Biz her kapatma konuşmasında 'öpücükler' 'seni seviyorumlar' diye methiyeler düzerdik birbrimize. Dikkat ettim, dün geceki konuşmada öpücük felan atmadı. Hoş ben de atmadım. Atsam yine makarayla da olsa atardı o da. Komik ayrıntılar bunlar; ama insan yine de dikkat ediyor işte. 

Özetle, çok büyük bir ihtimalle, inanmadı Gay olduğuma. Fakat böyle bir kaç muhabbet daha geçince aramızda inanacaktır sonunda. Hani Gayse, belki gerçekten inandıktan sonra o da söyleyebilir bana. Şimdi: "Oğlum Gay olsa söylerdi dün gece", demeyin. Bana aile faceimde Gay olduğunu söyleyen bir arkadaşıma ben tam 6-7 ay sonra "ben de Gay'im" diyebilmiştim. Üstelik aile faceimden sildikten sonra. O yüzden şimdi bekleme zamanı. O Gay veya değil, bu açıklamayı ona yapmamın tek sebebi, bunu bildiği halde bir şeyler yaşanmaycaksa tamamen kafamdan silinecek olması. Dün geceden itibaren de bu olacak. Bir kaç ay yine kafamda olacaktır. "Acaba söyler mi  o da hissediyorsa bi'şeyler?", felan diye; ama yakın bir zamandan sonra artık hiç bir şekilde hayatımı etkileyemeyecek. Sonucu ne olursa olsun, bu yıkmam gereken en büyük tabuyu da yıktıktan sonra artık gerçek anlamda çok daha fazla rahat kafam ve mutluyum. Onun yıllarca platonik olduğum insan olmasını geçin, gerçek hayatımı bilen birine ilk kez açıldığım gerçeği ve inandı veya inanmadı tepki vermemesi de beni çok mutlu etti. Samimi olan arkadaşlarım bilirler, ben hep şey derim: 
Korkularını insanlar kendileri yaratıyor ve büyütüyorlar. İnsanların, erkek arkadaşının elini tutarak bir kalabalık içerisinde yürüyememesinin aslında tek sebebi, kendi yarattıkları ve büyüttükleri korku. Yoksa inanın insanların çok da umurumda değiliz. 
Tamam belki hoşlanmayacaklardır bundan; ama size tepki gösterebilecek olan çok az insan var artık. Tepki gösterseler de karşılarında tepki göreceği daha büyük bir insan topluluğu olacak. Belki Türkiye'nin her yeri için bu böyle değil, bilemem. Fakat denemeden sırf korkularınız yüzünden öğrenilmiş aptallık moduyla 'boyunlarınızdaki ipi, koparamayacağınız zincirler zannetmeyin.' Artık çok daha özgür bir dünyadayız. Bu yaşımıza kadar bize öğretilmiş olandan farklı olan !

Sadece heteroların değil, kendi içerinizde sahip olduğunuz tüm tabuları tek tek yıkabilmeniz dileğiyle beybiliboylar. Yaşayabileceğiniz en renkli hayatı yaşayın, mutlu kalın.

Tüm Yorumlar

İçinde Halen Daha Temiz Kalmış Bir Şeyler Saklayan Blog Sahibi "Gökhan elKhalisi" (:

Unknown
Selam Gökkuşağının En Parlak Renklerine,

Uzun bir aradan sonra hepinize en 'sevişgen' öpücüklerimden kucak dolusu gönderiyorum. Yeni bir yazının neden bu kadar uzun sürdüğünden önce şunu belirtmek istiyorum. "Yıkılan Tabular" başlığı iki bölümden oluşan bir yazı dizisi olacak ve bu yazıdan sonra ikinci bölümü özellikle ve mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

Yıl oldu 2013 ve üstünden 6 gün geçti. Ben ne yıl başı yazısı yazabildim ne de öncesinde aralık ayında çok fazla karalayabildim burayı. Geçtiğimiz ay,"Velevkibneyiz" Blogspot'um açıldığından beri en sakin ayını geçirdi. Çok yazmak istesem de gerçekten bir türlü zaman yetiremiyordum buraya. Zira aylardır bahsettiğim, 4 ay önce verilen, 3 proje + 1 büyük bitirme projesi resmen 'göte girmişti' ve hepsini 1 haftalık bir süreçte çıkarmam gerekiyordu. İlginçtir, tüm projelerden aldığım en kötü not 80 oldu asdasdasd :p 'Sürterek başaralı' olan öğrencilerdenim sanırım. Bu yüzden şimdi bana küfür edenleriniz vardır. Hiç 'İstanbul Beyefendisi' çizgimden kaymayarak cevap vermeyeceğim onlara :P Sadece çocukluğumuzdaki gibi onlara : "Düzlem ayna", diyerek tüm lafları iade ediyorum asdasda :P Her neyse yazamadığım bu bir aylık süreçte neler yaşandı neler. Belki en hareketli ve en heyecanlı aylarımdan biriydi bu.  Lafı uzatmadan tüm bunlara geçelim.

Öncelikle ilk bahsedeceğim şey artık, adam akıllı, spora başlamış olmam. Bu bile benim kafamda ufak bir tabuydu. Zira yaptığım herşey çok göz önünde olan bir aile ferdi olarak, yeni ve değişik atılımlar yaptığımda çok fazla muhabbeti yapılıyor aile içerisinde ve utandırıyorlar beni biraz. Zaten evde günlük 1 saate kadar çalışıyordum; fakat düzenli yapamıyordum. Yaptığım hareketleri de bilinçsiz bir şekilde, çok fazla faydalı olmadan yapıyordum. Üniversitedeki heterocanlarla konuşurken dedik: "Hadi yazılalım artık spora !". Kilom çok fazla olmasa da bir Gay olaraktan baklavaları kendinde de görmek istiyor insan hani :P İnşallah yaza kalmaz biz de onları sergileyeceğiz. Sırf bu konudan bile başlı başına bir yazı çıkabilirim aslında. Daha 3. haftam yeni bitti; ama salonla iligli değişik, komik ve az buçuk hararetli anılar yer etti bile. Neyse onları sonra özel olarak anlatırız :P


Tabular... Tabular... Ben hep çok fazla rahat bir insan olduğumu düşünürüm. Zira 3 tane abladan sonra gelen erkek çocuk şımartılır. İstediği çok fazla şey yerine getirilir. Ailemin bu konuda hakkını ödeyemem şimdi. Yani gerçekten ablamların sahip olmadığı pek çok imkana ben sahip oldum. Hatta halen de oluyorum. İşte bundan yola çıkarak çok fena bir şekilde özgür yetiştim. Heleki olduğum kişiyi de kabullendikten sonra çok fazla açık fikirli olmaya başladım. 2 yıl öncesinde travestilerden nefret eden ben, şimdi travesti arkadaşlara bile sahibim. Düşünün ne kadar açık fikirli olduğumu. O zamanki düşüncelerim evrim geçirdi resmen ki ben bu değişimden de gayet memnunum. Eskiden bu kadar kapalı ve bir takım insanlara nefret duyduğum için şimdi hayıflanıyorum bile. Neyse tabulardan bahsedeceğiz. İşte 'Gay hayata' şöyle bir bakmaya başladığım 15 ağustos 2011'den beri kafamdaki en büyük tabulardan biri 'eşcinsel mekanlardı.' Bunlara gidemeyeceğimi, gidersem de hoşlanamayacağımı düşünüyordum. Gay Club ve Bar'ı geçtim, Kafeye bile gidemiyordum. Sonra 1 Temmuz'daki o meşhur 'Onur Yürüyüşü' bir anlamda benim için milat oldu. O gün Taksimdeki pek çok Gay Kafeye yanımdakiler vasıtasıyla girip çıktım. Akşam 11'e kadar bir Gay Bar'da bulundum. Şimdi bunları yazmak bile komik geliyor bana; fakat o zaman için bunlar devrim niteliğinde adımlardı ve bir insanın kafasındaki tabuları bir bir yıkıyor olmasıydı önemli olan. Hoşlanmayacağımı düşünerek gittiğim tüm bu yerlerden, ne yalan söyliyim hoşlandım da. Zaten sonrasında defalarca gittik yine.

İşte tam da buradan sonra işi bir level daha büyütüp gidemediğim, Gay Club'lar kalmıştı bir tek. Yıl 2013 oluyor ve halen bir Gay Club'a gidemiyordum. Zira hadi Kafe felan neyse de Club'lar hakkında çok fazla pis şeyler anlatıyordu giden arkadaşlarımız. Çok fazla beklemiş olduktan sonra artık bir tabuyu daha yıkmanın vakti geldi diye düşündüm. Yıl başı gecesi ilk defa ailemin yanından ayrılarak dışarıda geçirmeye karar verdim. Geçen senelerde, defalarca yılbaşını dışarıda geçirmeyi istememe rağmen Babaannem gibi ağır bir demirbaşın bizim evde bulunmasından mütevellit, tüm özel günlerde bizim evde ufak bir aşiret kurulur. Tüm akrabalar felan gelir, renkli ve güzel bir kutlama yapılırdı, artık ne kadar renkli olabilrse... Neyse işte bu yılbaşında sevdiğim bir arkadaşımla dışarı çıktık. Plan belliydi zaten sabaha kadar Taksim'de geçirmek. Yılbaşının detaylarına girmeyeceğim burada. Sadece konuyla alakalı olarak Club kısmına geliyorum. Bu bile başlı başlına bir konu ya neyse. İşte hangi Club'a gitsek diye düşünürken TekYön yapalım dedik bari. Hem en çok adını duyduğum hem de göreceli olarak daha adam akıllı fiyat biçilen yer orasıydı yılbaşı için. Hoş ilk sefer için para  hiç de önemli değildi. Ne kadar isteseler verirdim herhalde yani :P TekYön hakkında milyon tane pis hikaye duydum. 'Et pazarı', '40-60 yaş arasında amcaların uğrak yeri', 'sağda solda hap vb kullananlar', 'sürekli fordlayanlar', 'sürekli peşine takılanlar', 'ayak üstü düzüşenler veya seni düzmenin derdinde olan bir Club dolusu adam' vs vs... Anlatılanlar bu kadar iğrenç ve korkutucuydu. Fakat yıl başından dolayı mıdır, bilmiyorum, benim gördüğüm tamamen tersi bir tabloydu. Bir kere yılbaşı için gelen kitlenin yaş ortalaması ağırlıkla 20-35 arasıydı. Tek tük illaki olgunlar da vardı. Olmalı da zaten. Bizde 20 yıl sonra onlardan biri olacağız. Şimdi adamlar eğlenmesin demek abes olur burada. Hap vs. kullanan var mıydı, bilmiyorum. Şimdi Allah var görmedim hiç; ama kullanmamışlar da diyemem. Sadece o derece kafası uçmuş kimseyi görmedim. Fakat alkolün etkisiyle sarhoş olmuş olanlar vardı ki zaten ben de çakır keyfdim. Başım dönüyor arada sırada; ama gayet aklım başımdaydı. Aslında içildiğinde en tatlı anda o an zaten. O çakır keyf anını yakaladıktan sonra içmeyeceksin abi :P Neyse, ne sürekli fordlayanlar ne peşine istemediğin halde takılan sülükler ne de ayak üstü düzüşen insanlar... O gece için anlatılanların hiç biri de yoktu yani. Düşünün bir de TekYön'e en pis Gay Club yakıştırması yaparlar, İstanbul için. Pis'den kasıt içeride yaşananlar işte. Neler yaşandığını da özetledim sizlere. Yani aslında, sanıyorum hepsi kötü bir ünmüş aslında. Ancak şunu da atlamayalım, normal günlerde nasıldır, bilmiyorum. Şimdi o yorumları yapan insanları da yalancı durumuna düşürmek istemem; fakat yılbaşı için olabilecek en normal şekilde bir Club'dı. Hani zaten Queer As Folk'u izlemiş biriyseniz oradaki BabyLon'nun Türkiye'de ne kadar karşılık bulabilirse o kadar karşılık bulduğu bir ortamdı işte. Her şey gayet güzeldi. Bütün bir geceyi orada geçirdikten sonra sabah saatlerinde ayrıldık mekandan. Şimdi benim bütün afedersiniz piç arkadaşlarımın kafasında: "Siktir et bunları. Sen koli buldun mu? Ona gel !" lafları dönüyor, biliyorum. Zira lafda gayet 'kevaşe' biriyken, bedenen 'bakir' olduğumdan mütevellit, ailem nasıl kız arkadaşlarım konusunda çok meraklıysa, buradaki samimi gay arkadaşlarım da en az onlar kadar ilk yiyişeceğim adam konusunda meraklılar. Onları hayal kırıklığına uğratarak bir gece daha bir bok yapmadığımı belirteyim. Ama abi bir yavaş gelin yani. Ben orada bir tabuyu daha yıkıp Gay Club'a gitmişim, siz benden aynı günde iki tabuyu yıkıp bir de ilişkiye girmemi bekliyorsunuz. "Çüşş", derler lan adama :D Demezlerse de ben derim hani :D

Dediğim gibi aslında bu konuda başlı başına bir yazı konusuydu; fakat zaman olmadığından yazamamıştım. Bu yazımı okuyan arkadaşların asıl beklediği, dün gece yıktığım en büyük tabulardan birini Yıkılan Tabular : İlk ve En Önemli İtiraf isimli ikinci yazıda bulabilirsiniz.

Alayınıza Yaşayacağınız en renkli günleri diliyorum Bebişler

Tüm Yorumlar

İçinde Halen Daha Temiz Kalmış Bir Şeyler Saklayan Blog Sahibi "Gökhan elKhalisi" (:

Unknown