İletişim Formu

 

Yıkılan Tabular : TekYön

Selam Gökkuşağının En Parlak Renklerine,

Uzun bir aradan sonra hepinize en 'sevişgen' öpücüklerimden kucak dolusu gönderiyorum. Yeni bir yazının neden bu kadar uzun sürdüğünden önce şunu belirtmek istiyorum. "Yıkılan Tabular" başlığı iki bölümden oluşan bir yazı dizisi olacak ve bu yazıdan sonra ikinci bölümü özellikle ve mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

Yıl oldu 2013 ve üstünden 6 gün geçti. Ben ne yıl başı yazısı yazabildim ne de öncesinde aralık ayında çok fazla karalayabildim burayı. Geçtiğimiz ay,"Velevkibneyiz" Blogspot'um açıldığından beri en sakin ayını geçirdi. Çok yazmak istesem de gerçekten bir türlü zaman yetiremiyordum buraya. Zira aylardır bahsettiğim, 4 ay önce verilen, 3 proje + 1 büyük bitirme projesi resmen 'göte girmişti' ve hepsini 1 haftalık bir süreçte çıkarmam gerekiyordu. İlginçtir, tüm projelerden aldığım en kötü not 80 oldu asdasdasd :p 'Sürterek başaralı' olan öğrencilerdenim sanırım. Bu yüzden şimdi bana küfür edenleriniz vardır. Hiç 'İstanbul Beyefendisi' çizgimden kaymayarak cevap vermeyeceğim onlara :P Sadece çocukluğumuzdaki gibi onlara : "Düzlem ayna", diyerek tüm lafları iade ediyorum asdasda :P Her neyse yazamadığım bu bir aylık süreçte neler yaşandı neler. Belki en hareketli ve en heyecanlı aylarımdan biriydi bu.  Lafı uzatmadan tüm bunlara geçelim.

Öncelikle ilk bahsedeceğim şey artık, adam akıllı, spora başlamış olmam. Bu bile benim kafamda ufak bir tabuydu. Zira yaptığım herşey çok göz önünde olan bir aile ferdi olarak, yeni ve değişik atılımlar yaptığımda çok fazla muhabbeti yapılıyor aile içerisinde ve utandırıyorlar beni biraz. Zaten evde günlük 1 saate kadar çalışıyordum; fakat düzenli yapamıyordum. Yaptığım hareketleri de bilinçsiz bir şekilde, çok fazla faydalı olmadan yapıyordum. Üniversitedeki heterocanlarla konuşurken dedik: "Hadi yazılalım artık spora !". Kilom çok fazla olmasa da bir Gay olaraktan baklavaları kendinde de görmek istiyor insan hani :P İnşallah yaza kalmaz biz de onları sergileyeceğiz. Sırf bu konudan bile başlı başına bir yazı çıkabilirim aslında. Daha 3. haftam yeni bitti; ama salonla iligli değişik, komik ve az buçuk hararetli anılar yer etti bile. Neyse onları sonra özel olarak anlatırız :P


Tabular... Tabular... Ben hep çok fazla rahat bir insan olduğumu düşünürüm. Zira 3 tane abladan sonra gelen erkek çocuk şımartılır. İstediği çok fazla şey yerine getirilir. Ailemin bu konuda hakkını ödeyemem şimdi. Yani gerçekten ablamların sahip olmadığı pek çok imkana ben sahip oldum. Hatta halen de oluyorum. İşte bundan yola çıkarak çok fena bir şekilde özgür yetiştim. Heleki olduğum kişiyi de kabullendikten sonra çok fazla açık fikirli olmaya başladım. 2 yıl öncesinde travestilerden nefret eden ben, şimdi travesti arkadaşlara bile sahibim. Düşünün ne kadar açık fikirli olduğumu. O zamanki düşüncelerim evrim geçirdi resmen ki ben bu değişimden de gayet memnunum. Eskiden bu kadar kapalı ve bir takım insanlara nefret duyduğum için şimdi hayıflanıyorum bile. Neyse tabulardan bahsedeceğiz. İşte 'Gay hayata' şöyle bir bakmaya başladığım 15 ağustos 2011'den beri kafamdaki en büyük tabulardan biri 'eşcinsel mekanlardı.' Bunlara gidemeyeceğimi, gidersem de hoşlanamayacağımı düşünüyordum. Gay Club ve Bar'ı geçtim, Kafeye bile gidemiyordum. Sonra 1 Temmuz'daki o meşhur 'Onur Yürüyüşü' bir anlamda benim için milat oldu. O gün Taksimdeki pek çok Gay Kafeye yanımdakiler vasıtasıyla girip çıktım. Akşam 11'e kadar bir Gay Bar'da bulundum. Şimdi bunları yazmak bile komik geliyor bana; fakat o zaman için bunlar devrim niteliğinde adımlardı ve bir insanın kafasındaki tabuları bir bir yıkıyor olmasıydı önemli olan. Hoşlanmayacağımı düşünerek gittiğim tüm bu yerlerden, ne yalan söyliyim hoşlandım da. Zaten sonrasında defalarca gittik yine.

İşte tam da buradan sonra işi bir level daha büyütüp gidemediğim, Gay Club'lar kalmıştı bir tek. Yıl 2013 oluyor ve halen bir Gay Club'a gidemiyordum. Zira hadi Kafe felan neyse de Club'lar hakkında çok fazla pis şeyler anlatıyordu giden arkadaşlarımız. Çok fazla beklemiş olduktan sonra artık bir tabuyu daha yıkmanın vakti geldi diye düşündüm. Yıl başı gecesi ilk defa ailemin yanından ayrılarak dışarıda geçirmeye karar verdim. Geçen senelerde, defalarca yılbaşını dışarıda geçirmeyi istememe rağmen Babaannem gibi ağır bir demirbaşın bizim evde bulunmasından mütevellit, tüm özel günlerde bizim evde ufak bir aşiret kurulur. Tüm akrabalar felan gelir, renkli ve güzel bir kutlama yapılırdı, artık ne kadar renkli olabilrse... Neyse işte bu yılbaşında sevdiğim bir arkadaşımla dışarı çıktık. Plan belliydi zaten sabaha kadar Taksim'de geçirmek. Yılbaşının detaylarına girmeyeceğim burada. Sadece konuyla alakalı olarak Club kısmına geliyorum. Bu bile başlı başlına bir konu ya neyse. İşte hangi Club'a gitsek diye düşünürken TekYön yapalım dedik bari. Hem en çok adını duyduğum hem de göreceli olarak daha adam akıllı fiyat biçilen yer orasıydı yılbaşı için. Hoş ilk sefer için para  hiç de önemli değildi. Ne kadar isteseler verirdim herhalde yani :P TekYön hakkında milyon tane pis hikaye duydum. 'Et pazarı', '40-60 yaş arasında amcaların uğrak yeri', 'sağda solda hap vb kullananlar', 'sürekli fordlayanlar', 'sürekli peşine takılanlar', 'ayak üstü düzüşenler veya seni düzmenin derdinde olan bir Club dolusu adam' vs vs... Anlatılanlar bu kadar iğrenç ve korkutucuydu. Fakat yıl başından dolayı mıdır, bilmiyorum, benim gördüğüm tamamen tersi bir tabloydu. Bir kere yılbaşı için gelen kitlenin yaş ortalaması ağırlıkla 20-35 arasıydı. Tek tük illaki olgunlar da vardı. Olmalı da zaten. Bizde 20 yıl sonra onlardan biri olacağız. Şimdi adamlar eğlenmesin demek abes olur burada. Hap vs. kullanan var mıydı, bilmiyorum. Şimdi Allah var görmedim hiç; ama kullanmamışlar da diyemem. Sadece o derece kafası uçmuş kimseyi görmedim. Fakat alkolün etkisiyle sarhoş olmuş olanlar vardı ki zaten ben de çakır keyfdim. Başım dönüyor arada sırada; ama gayet aklım başımdaydı. Aslında içildiğinde en tatlı anda o an zaten. O çakır keyf anını yakaladıktan sonra içmeyeceksin abi :P Neyse, ne sürekli fordlayanlar ne peşine istemediğin halde takılan sülükler ne de ayak üstü düzüşen insanlar... O gece için anlatılanların hiç biri de yoktu yani. Düşünün bir de TekYön'e en pis Gay Club yakıştırması yaparlar, İstanbul için. Pis'den kasıt içeride yaşananlar işte. Neler yaşandığını da özetledim sizlere. Yani aslında, sanıyorum hepsi kötü bir ünmüş aslında. Ancak şunu da atlamayalım, normal günlerde nasıldır, bilmiyorum. Şimdi o yorumları yapan insanları da yalancı durumuna düşürmek istemem; fakat yılbaşı için olabilecek en normal şekilde bir Club'dı. Hani zaten Queer As Folk'u izlemiş biriyseniz oradaki BabyLon'nun Türkiye'de ne kadar karşılık bulabilirse o kadar karşılık bulduğu bir ortamdı işte. Her şey gayet güzeldi. Bütün bir geceyi orada geçirdikten sonra sabah saatlerinde ayrıldık mekandan. Şimdi benim bütün afedersiniz piç arkadaşlarımın kafasında: "Siktir et bunları. Sen koli buldun mu? Ona gel !" lafları dönüyor, biliyorum. Zira lafda gayet 'kevaşe' biriyken, bedenen 'bakir' olduğumdan mütevellit, ailem nasıl kız arkadaşlarım konusunda çok meraklıysa, buradaki samimi gay arkadaşlarım da en az onlar kadar ilk yiyişeceğim adam konusunda meraklılar. Onları hayal kırıklığına uğratarak bir gece daha bir bok yapmadığımı belirteyim. Ama abi bir yavaş gelin yani. Ben orada bir tabuyu daha yıkıp Gay Club'a gitmişim, siz benden aynı günde iki tabuyu yıkıp bir de ilişkiye girmemi bekliyorsunuz. "Çüşş", derler lan adama :D Demezlerse de ben derim hani :D

Dediğim gibi aslında bu konuda başlı başına bir yazı konusuydu; fakat zaman olmadığından yazamamıştım. Bu yazımı okuyan arkadaşların asıl beklediği, dün gece yıktığım en büyük tabulardan birini Yıkılan Tabular : İlk ve En Önemli İtiraf isimli ikinci yazıda bulabilirsiniz.

Alayınıza Yaşayacağınız en renkli günleri diliyorum Bebişler

Tüm Yorumlar

İçinde Halen Daha Temiz Kalmış Bir Şeyler Saklayan Blog Sahibi "Gökhan elKhalisi" (:

Unknown

0   yorum

Yorum Gönder

Cancel Reply