İletişim Formu

 

En Büyük Pişmanlık

Boş Beleş Geçen Günlerden Selamlar Alayınıza,

Resim ve başlık yazının konusunu açıklıyor. Sizlere dün akşam gördüğüm bir rûyadan bahsedeceğim. Öncesinde bir inancımı paylaşayım sizlerle. Ben ufakken, insanlar rûyalarında birini gördüklerinde o kişilerinde kendi rûyalarında aynısını gördüğüne inanırdım. Çok salakça ve çocukca demii. Öyleydi zaten çocuktum. Şimdi 22 yaşındayım ; ancak aynı inanca sahip olmayı dilediğim yüzlerce rûyam olmuştu. 

Neyse dün rûyamda ilk aşık olduğum çocuğu gördüm. Mahalle aşkımı. Çocukluk aşkımı. O, rûyaları iki tarafındaki kişinin de gördüğüne inandığım günlerde aşık olduğum çocuğu. Ne yalan söyliyim uzun zamandır görmüyordum da. Dün bir arkadaşla muhabbet sırasında konusu açılmıştı. Aklıma gelmişti. Demek ki bilinç altımda kalmış. Hea merak etmeyin rûyada cinsellik namına  en ufak bir şey yoktu. Zaten o yaşlardaki bir çocuğun aşk'tan anladığı çok daha saf duygulardı. Onunla da öyleydi. 

Herneyse rûyada sadece bir caddede yürüdüğümüzü ve konuştuğumuzu hatırlıyorum. Ne hakkında olduğu aklıma gelmiyor. Rûyalar öyledir ya... Belli belirsiz hatırlar insan. Bir vapura yetişmek zorunda olduğumuzu, yoksa geceyi bulunduğumuz yerde geçireceğimizi hatırlıyorum. O kadar. Şimdi ne var bu rûyada diyebilirsiniz. Haklısınız da ; fakat konuyla bağlantılı. 

Üniversitenin ilk yıllarında bir arkadaşım bana ; en sevdiğim renk, sayı, şarkı, yemek, arkadaş, en büyük pişmalık ve aptallığım vs gibi sorular sormuştu. O gün şunu fark etmiştim. Bu sorulardan sadece en sevdiğim renge, kararsız kalarak, cevap verebilmiş ve turkuaz mavisi demiştim. Ne en sevdiğim şarkı, şarkıcı, ne yemek, ne arkadaş olarak bir sınırlama yapamamıştım. Gerçekten de ben bir şeyleri en'lemeyi sevmiyorum. Seviyorsam seviyorumdur. Çok az şey için en ifadesini kullanırım ben. Hele ki pişmanlık vs konusunda : "yahu benim daha önce hiç pişmanlığım bile olmadı ki", diye cevap vermiştim. Zira ikizler burcu olduğumdan mütevellit sanıyorum, sevmesem bile yaptığım seçimlerden şu zamana kadar pek pişman olmadım. 

Neyse işte bugün o rûyadan sonra hayatımdaki en büyük aptallığımı ve pişmanlığımı çocukluk aşkıma karşı yaptığımı farkettim. Ha bakmayın çocukluk aşkı dediğime, onun haberi yoktu bile. Her zamanki bilindik muhabbetler. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi o ayrı mevzu. Onun olduğu her yerde ben, benim olduğum her yerde de o vardı. Onu benden, beni ondan sorarlardı felan. Neyse böyle bir aşkı, aşk olmasa bile dostluğu bozma sebebim o zamanın aklıyla salakça bir şeydi. Diğer mahalle arkadaşlarımdan kıskanıp kavga etmiştik. Anlamamıştır bile eminim neden o kadar tepki verdiğimi. Sadece kendisini çok sevdiğimi bilirdi - dost - olarak. Kavgamızda herkes şok olmuştu, ertesi gün barışacağımız sanılmıştı. 

Neyse üstünden 8 yılı aşkın bir zaman geçti. 8 yıldır tek bir kelime etmedik. Arada markete giderken veya okuldan gelirken sokakta görürüm. Abartısız her seferinde göz göze geliriz. Ya o ya ben hani böyle anne ve babaların ayırdığı yıllarca görüşmeyen kardeşlerin birbirlerine duydukları özlem varmış gibi, biri bir adım koşsa diğeri 10 adım koşacak gibi, konuşsak sanki aylarca susmadan 8 yılın acısını çıkaracak gibi bakarız hep birbirimize. Ya da belki de sadece ben böyle bakıyoruım. Ancak o da böyle düşünmese aynı şekilde bir selam bile vermeden gözlerimin içine içine bakmaz, ben diğer arkadaşlarla selamlaştığımda, babasından azar işitmiş affedilmeyi bekleyen bir çocuk gibi, selamımı almak için bekleyen yüzle suratıma bakmazdı.. 

Herneyse 8 yıllık bir böyle bir geçmişim de var. Yazının konusuna dönecek olursak, başlıkta da olduğu gibi pişmanlıklar. Bugün o rûyadan sonra ilk işim onun facebook hesabına bakmak oldu kalkınca. Pek tabi ki bende ekli değil. Sadece ortak arkadaşlardan dolayı resimlerine bakabiliyorum. Orada bugün eklediği bir resmin üstüne, "Beni başkalarına bırakma görürsen dayanamazsın."  yazmış. O an içime öyle bir oturdu ki bu laf. Benim için yazmadığını vs biliyorum. Öyle platonik aşık durumunda değilim. 8 yıl öncesinde yaşanan en güzel zamanlarımdan bir anı sadece benim için ; ama o laf bana o günlerde tam da bunu yaptığımı hatırlattı. Onu herkesten kıskanırken, saçma sapan bir mevzuyla onu başkalarına bırakmıştım ve aynen kendisinin de dediği gibi uzun yıllar dayanamamıştım onu başkalarıyla "yakın arkadaşlık" kurduğunu görmeye.

Lafın özü bugün artık hayatımdaki en büyük pişmanlığımı biliyorum. Bir daha sorulduğunda cevaplayabilirim. Ve bugün geçmişte aldığım kararların hepsinin doğru olmadığını da biliyorum artık. Pişmanlıklarım da var bir sürü. Geri dönüp düzeltebilsem dediklerim de. Mesele bunlar için bugün üzülmek, ağlayıp zırlamak da değil. Mesele yarın için bunları yapmamak. Hani varsa sizleri de hayatınızda mutlu eden insanlar, "onları başkasına bırakmayın, görürseniz dayanamıyorsunuz."

Son bir fakir avuntusu yapayım ve ütopik bir hayal kurayım. Belki de gerçekten çocukken inandığım gibi o da bugün aynı rûyayı gördü ve o yazıyı bana hitaben yazdı. :D Şimdi siz söylemeden ben kendime siktir çekiyorum ve burada yazmayı bırakıyorum...

Hayatınız boyunca renklerin en parlakları sizin olsun.

Tüm Yorumlar

İçinde Halen Daha Temiz Kalmış Bir Şeyler Saklayan Blog Sahibi "Gökhan elKhalisi" (:

Unknown

2   yorum

Adsız dedi ki... 11 Ekim 2012 18:50
Eline sağlık, anlatılmak istenen bir konu anacak bu kadar akıcı bir dil ile kaleme alınabilir, konu çok güzel olmasına rağmen ben bu yazın ile seni uslup, dil ve imla açılarından kutluyorum.... bu arada çocuk bu kadar mı bana benzemek zorundasın ya:))), inşallah sonun bana benzemez diyorum ve bende çekiliyorum abicim....
Ahmet SOLMAZ
eyvallah abi zaman ayırıp okuduğun ve güzel eleştirilerin için :) inşallah ikimiz için daha güzel günler gelir diyelim abi :)

Yorum Gönder

Cancel Reply